Beyazıt’ta meydanda gördüm onu..
Bir taş çıkıntısının üstünde
Kürsüsüz, mikrofonsuz..
Yarınlar adına konuşuyordu..
Gözleriyle tetiğe basıp
Devrime koşuyordu..
Bir kolu Edebiyattan
Bir kolu o görkemli kapıdan
İnançlar meydana akıyordu..
O, yüreği ayakta,
Bir şiir gibi konuşuyordu..
Soluk soluğa koşuyor
Kızıl bayraklar dalgalanıyordu..
Gülmüyordu ya
o konuştukça gül bahçeleri açıyordu..
Yumruğu havada konuşuyordu..
İndirdiği zaman yumruğunu
Sloganlar başlıyordu..
Kaldırdığında yumruğunu tekrar
Beyazıt Meydanı’nda
Güvercinler havalanıyordu..
Bazen on’lar meydanda halaya duruyor
Bazen yüz’ler o şanlı kapıya dönüyordu..
Bazen bin’lerce öfke sel oluyor,
Düşlerinde milyon’lar akıyor, akıyor
Cennetten bir dünyanın kapısını açıyordu..
Meydanda yüzlerce polis,
O, fırtınaya karşı konuşuyordu..
Güneş alnının ortasına yansıyor
Sözcüklerinde şimşekler çakıyordu..
Onun her susmasında
Beyazıt Meydanı’ndan
Göğe
Türküler uzanıyordu…
Beyazıt’ta bir devrimci
Tüm gerçek devrimciler gibi
Eylemi örgütlüyordu..
Aşkla paylaşılan yarınları örüyordu..
Beyazıt Meydanı’nda
Kadınlar erkekler
Kitapçılar
Seyyar satıcılar
Ve öğrenciler
Biten günün ardından
Evlerine yürüyordu…
Güvercinler hala uçuyordu…